bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ayn rand'ın "atlas silkindi" adıyla türkçeye çevrilen romanı. arka kapaktan beni sömüren bizler... karşımda iki arkadaş grubu var. bir deren'in kıyısında oturuyorlar. şu anda birbirlerine düşmanlar. ellerindeki taşları öfke ve nefretle sıkarak karşılıklı konuşuyorlar. ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. derenin sesine biraz uzaktaki fabrikanın grev davulu karışıyor. i̇ki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyor. konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradlarla kesiliyor. bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolaşıyor. ben sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum. eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldıkları taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. arada bir ceketini açıp silahlarını gösteriyorlar. konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: " buradan gidin, bu fabrika bizim." bir halk ozanı lafı alıp "bu fabrika bizim" diye kötü bir mikrofona bağırıyor. i̇şçiler bu türküye katılıyorlar. bir jandarma aracı gelip duruyor. komutan etrafa bakıp, "bu fabrika esas bizim" diyor. bir emekçi ressam "benim işçilerim" adlı sergisini açıyor.işçiler resimlerle ilgilenmiyorlar ama sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyorlar. havadaki gerilim devam ediyor. maliye bakanlığı'ndan bir grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. onlar da bu fabrikanın kendilerine ait olduğunu düşünüyor. aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. eski arkadaşlar fabrika bizim diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyorlar. kanları derenin suyuna karışıyor. 4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyorum. fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarmalar, tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler... hiçbiri ortada yoktu. derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. rüzgarın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip deren'in sesine karışıyordu. dört gün önceki grevin davul zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocularının haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlarımın çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. kafamı kaldırıp sessiliğin nedenini anlamaya çalışıyorum. bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl yok olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum; kimseyi göremiyorum. fabrikanın kapısında asılı duran küçük bir levhadan başka . yorgun, sessiz bir küçük levha, bir küçük yazı, bir küçük kelime. hayatımın bütün sorularının cevabı. fabrikanın esas sahibi girişteki büyük kapıya tek bir söz yazıp çekip gitmişti... kapalı. atlas silkindi bütün yaratıcıların "kapalı" levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan "biz"lere hizmet eden bütün "ben"lerin çekip gittikleri gün "biz"lerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o korkunç günü gösteriyor. "biz"lerin "ben"i nasıl sömürdüğünü resmediyor. kitabı okurken karar vereceksiniz: yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi ? eğer şikayet edenlerdenseniz bu kitabı okumayın, utanırsınız ! sinan çetin
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: ayn rand kitabı. halihazırda okuma listemde bulunan bir eserdi ancak geçenlerde şu kısımlarına denk gelince haliyle listede ufak bir oynama yapmadan duramadım; gorsel - 1 gorsel - 2 gorsel - 3 (bkz: sosyalistler bunu da açıklasın)